TR
  • English
  • Türkçe
  • русский язык
  • українська
  • Deutsch
  • العربية
  • español, castellano
  • Français
  • 中文 (Zhōngwén), 汉语, 漢語
  • gör

    Aksaray

    Ihlara Vadisi ve Melendiz Çayı

    Eski adı Peristremma olan 14 km uzunluğundaki Ihlara Vadisi’ni, Melendiz Çayı (Potamus, Kapadukus-Kapadokya Irmağı) baştan başa kat eder. Irmak, Ihlara Kasabası’ndan başlar, ırmağın içinde aktığı kanyonun derinliği yer yer 120 metreyi bulur. Ihlara Vadisi’nin doğal oluşumu ve korunaklı yapısı, burayı Hristiyanlık dininin önemli merkezlerinden biri haline getirir. Dördüncü yüzyıldan itibaren önemli bir manastır merkezi haline gelen Ihlara Vadisi’nde, yapıldığı döneminin resim sanatı özelliklerini barındıran pek çok kilise bulunur. Vadi, doğal yapısı itibarıyla, dördüncü yüzyıldan itibaren keşişler ve rahipler tarafından çok uygun bir inziva yeri olarak kullanılır. Vadide yer alan freskli kiliselerde (Sümbüllü, Yılanlı, Kokar, Ağaçaltı, Pürenliseki, Eğritaş, Kırkdamaltı, Bahattin Samanlığı gibi) Bizans dönemi sanatını yansıtan oldukça zengin dini sahneler yer alır.

    Ihlara Vadisi, ayrıca çok güzel bir doğal trekking alanıdır. 14 kilometrelik vadi boyunca akarsu ve yeşillikler eşliğinde yürüyüş yapabilirsiniz. Ihlara Vadisi üzerinde balon uçuşları da yapılmaktadır. Farklı alanlardan giriş ve çıkış yapılabilen vadide, su kenarında mola verebileceğiniz kafe ve restoranlar da var.

    Aksaray Müzesi

    Üç katlı olan müze, Anadolu Selçuklu kümbetlerinden, Kapadokya Bölgesi'nde ve Aksaray’da bulunan peri bacalarından esinlenilen eklektik sanat anlayışıyla planlanmış. Arkeolojik eser gurubunda, M.Ö. 8500’lerden başlayarak Neolitik, Kalkolitik ve Erken Tunç çağlarını kapsayan tarih öncesi dönemlerden Orta Tunç, Geç Tunç, Demir, Helenistik, Roma, Geç Roma ve Anadolu Selçuklu dönemlerini içine alan tarihi çağlara ait çok çeşitli eserler sergileniyor. Sikke gurubunda, Klasik Dönem'den başlayarak Osmanlı Dönemi'ne kadar devam eden altın, gümüş ve bronz madeninden basılmış sikkeleri görebilirsiniz. Etnografik eser gurubunda ise yakın döneme ait günlük kullanım eşyaları, düğün, bayram ve özel günlerde kullanılan giyim eşyası, takı ve geleneksel el sanatlarını yansıtan uygulamalar ziyaretçilere sunuluyor. Ayrıca müzede bulunan mumyalar da dikkatinizi çekecek!

    Manastır Vadisi  

    Manastır Vadisi, iki taraflı yüksek kayaların arasında akarsu, söğüt ağaçları ve tespit edilebilen küçüklü büyüklü 28 tane kaya oyma kilise, şapel ve yeraltı şehirleri ile “küçük bir Ihlara Vadisi” görünümünde. Bölgenin korunaklı yapısı, dönemde uygulanan tasvir yasağına karşı çıkan din adamlarının sığınma yeri olmuş. 11. yüzyılın sonlarından itibaren bölge, Türklerin hâkimiyeti altına girer ve burada yaşayan Hristiyanlar ibadetlerini serbestçe sürdürürler.  Manastır ve kiliselerinde pek çok insanı barındırmış olan vadi, ilk manastır yaşamının izlerini saklar. Nenezili (Bekârlar) din bilgini Aziz Gregorius Theologos, dördüncü yüzyılda bu bölgeyi merkez edinerek, Hristiyanlığın Anadolu’da yayılmasını sağlar.

    Aşıklı Höyük

    Aşıklı Höyük, Orta Anadolu’nun ilk köy yerleşkesi olarak günümüzden 10.500 yıl önce kurulmuş. Avcı, toplayıcı ve göçer yaşam biçimini terk ederek, yerleşik ve üretici yaşam biçimine geçen Aşıklı topluluğu, milattan önce dokuzuncu binyılın ortalarından sekizinci bin yılın ortalarına dek, aynı yerde en az 30-35 kuşak boyunca yaşamış. Aşıklı topluluğu, Kapadokya Bölgesi’ndeki bin yıllık yaşamları süresince mimarlık tarihi, tıp tarihi, tarım ve hayvancılık tarihi vb. konularında öncü gelişmelerin sahibi olmuşlar

    Saratlı Kırkgöz Yeraltı Şehri

    Saratlı Kırkgöz Yeraltı Şehri, Roma Dönemi'nden kalma önemli bir yaşam alanı. 2001’de, üç katı temizlenerek ziyarete açıldı. Tuvalet, banyo, kiler ve toplam 40 odası bulunan yeraltı şehrinin Kapadokya Bölgesi'ndeki benzerlerinden farklı olarak bir havalandırma sistemi var. Yeraltı şehrinin yedi katlı olduğu tahmin ediliyor.

    Yeraltı şehrinde su, gizli şehir içindeki kuyu ve sarnıçlardan sağlanırken, ekmek içeride topluca yapılmış, aydınlanma zeytinyağı ya da kuyruk yağı ile çalışan lambalarla sağlanmış. Havalandırma bacaları ile de gerekli oksijen sağlanmış.

    Aziz Mercurius Yeraltı Şehri

    Saratlı Kasabası'ndaki ikinci yeraltı şehri olan Aziz Mercurius Yeraltı Şehri ve Kilisesi, Hristiyanlığın yasak olduğu 250'li yıllarda daha çok sığınak olarak kullanılmış. Aziz Mercurius, M.S. 225-250 yılları arasında yaşamış bir komutandı. Kendisi Roma İmparatorluğu zamanında Kapadokya Bölgesi'nde doğmuş, Hristiyan olduğunu açıklaması üzerine kral tarafından Kapadokya'ya sürgüne gönderilmiş. Bu bölgede öldürülmüş ve cesedi Mısır'a gönderilmiş.

    Yedi katlı yeraltı şehrinin üç katı ziyarete açık. Yeraltı şehirlerinde bulunan kiliseler genelde küçükken, burada bulunan kilise, adeta bir katedrali andırıyor. Kilise içinde çocuk ve yetişkin mezarlarından ayrı bir oda oluşturulmuş.

    Güzelyurt Gelveri Evleri

    Güzelyurt’taki yarı kayaya oyma, ön cepheleri işlemeli Rum Evleri, Kapadokya mimarisinin en güzel örneklerinden birini oluşturuyor. Güzelyurt’un ilk yerleşim yeri; Aya Gregorius Theologos Kilisesi çevresindeki kaya mekânlardı. Kaya konutların ön kısmına yapılar eklendi ve bunun sonucu olarak önü yapı arkası kayaya oyma olan konutlar kullanılmaya başlandı. 19 ve 20. yüzyıllarda ise kaya oymalarına konutlar inşa edildi. Güzelyurt evlerinin çatılarında, kemer sistemi kullanılıyor. Bu özelliğiyle Güzelyurt evleri, 100-200 yıldır sapasağlam ayakta kalıyor.

    Selime Katedrali

    Selime KasabasıIhlara Vadisi'nin bitiş noktasında yer alıyor. Vadiden çıktığınızda peribacaları ve Selime Katedrali sizi karşılıyor.

    Selime Katedrali iki katlı olarak inşa edilmiş ve Kapadokya’nın en büyük katedrali. Katedral sekizinci ve dokuzuncu yüzyıla tarihleniyor. Katedralde Hz. İsa’nın göğe çıkışını ve Hz. Meryem’i tasvir eden önemli freskler var.

    Selime Kale Manastırı'nın en önemli özelliklerinden biri, bölgedeki din adamlarının yetiştirildiği mekân olması. Ayrıca ilk yüksek sesli ayin de Selime Katedrali’nde yapılmış. Kayaların oyulmasıyla yapılan ve çoğu kilise olarak inşa edilmiş yapılar Bizans sanatının izlerini taşıyor. Ayrıca katedralin üst kısmının kale olarak inşa edilmesi dikkat çekici.

    Yılanlı Kilise

    Konumu nedeniyle bu bölgedeki en fazla ziyaretçi alan kilise olan Yılanlı içinde birçok dini motif ve fresk bulunuyor. Freskler dokuzuncu yüzyıla veya 11. yüzyılın birinci yarısı ile 12. yüzyıl arasına tarihleniyor.

    Ağaçaltı Kilisesi

    Ağaçaltı (Daniel Pantonassa) Kilisesi’ndeki freskler dokuz ve 11. yüzyıl arasına tarihleniyor. Yapıya, bugün yıkık olan ana apsisten giriliyor. Orijinal girişler ise batı kolun güney ve kuzeybatı köşe odasının kuzey duvarında.

    Sümbüllü Kilise

    Kilisedeki freskler 10. ve 12. yüzyıllar arasına tarihleniyor. Apsis kubbesinde Mikail ve Cebrail arasında Meryem Blakhernatissa, alt şeritte piskoposlar, güneydeki odanın güney duvarında Müjde, apsisinde Koimesis (Meryem’in ölümü), kuzeydeki odanın apsisinde İsa'nın Tapınağa Takdimi, ana mekânın kubbesinde İsa Pantokrator, güney duvarında Fırında Üç İbrani Genci ve diğer azizler tasvir ediliyor.

    Direkli Kilise

    Direkli Kilisesi’nin güneyindeki beşik tonozlu şapelin zemininde ve güney duvarındaki nişte, ayrıca kilise ve şapelin nartekslerinin zemininde mezarlar var. Kuzey yan apsis ve ana apsisteki silmede yer alan kitabe yardımı ile freskler İmparator II. Basileios ve VIII. Konstantinos’un birlikte hüküm sürdükleri 976-1025 arasına tarihleniyor.

    Kırkdamaltı Kilisesi

    Kırkdamaltı Kilisesi, düzensiz altıgen planlı bir kilise. Duvarlarda yer alan nişlerin çoğunlukla sonradan yapıldığı, fresklerin tahrip olmasından anlaşılıyor. Kilisenin zemininde ve nişlerinde mezarlar görülüyor. Kırkdamaltı Kilisesi, diğer adıyla Aziz Georgios Kilisesi duvarlarındaki resimlerle Kapadokya'daki tüm kiliselerden ayrılıyor. Bölgede yönetici konumunda olan Amirarzes Basileios ve eşi Tamara, Aziz Georgios adına kilise yaptırır. Kaya oyma olarak yapılan kilisenin duvarında Hz. İsa'nın da resmedildiği pek çok dini tasvir var. Duvar resimlerinden en büyüğünde ise Basileios ve eşi Tamara, Aziz Georgios'a kilisenin bir maketini sunarken resmedilmiş. Basileios Selçuklular adına bu bölgeyi idare eden Hristiyan yönetici. Bu resimde Basileios'un başında sarık ve üzerinde kaftan var. Yani o dönemdeki Müslüman Selçuklu kıyafeti içinde. Bir Hristiyan yöneticinin Türk sarığı ve kaftanıyla kilise duvarında yer alması o dönemde Türkler'in Hristiyanlara karşı hoşgörüsünün ispatı. Selçuklulardan o kadar memnunlar ki, böylesi önemli bir kilisenin duvarına Müslüman sarığı ve kaftanıyla resmini yaptırıyor. Bu sebeple, Kapadokya ve Türk tarihi açısından çok önemli. Ihlara Vadisi'ni bu nedenle bir hoşgörü vadisi olarak niteleyebiliriz. Çünkü yine vadide kaya oyma bir kilise ile bir cami yan yana bulunuyor.

    Çanlı Kilise

    Bugüne kadar içerisinden çıkarılan mumyalar ile dikkat çeken Çanlı Kilise, aynı zamanda önemli bir dini merkez.

    Yapılan kazılar sonucunda mangırlar, kurşundan ampuller, cam bilezik parçaları, madeni küpeler, yüzükler, yazılı belgeler, mumyalar ve mumya parçaları gibi buluntular ele geçirilmiş. Çanlı Kilise'nin iç kısmı, Hz. İsa ve Havarilerini konu alan fresklerle süslenmiş. Kilise ve çevresinde kayalara oyulmuş, tarihi 10. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar uzanan çeşitli boyutlarda evler yer alıyor.

    Karagedik Kilisesi

    Yapıdaki freskler 10. veya 11. yüzyıllara tarihleniyor ancak mimari özelliklerin Geç Bizans Dönemi'ne yakınlığı vurgulanıyor. Eski yayınlarda tanıtılan birçok tasvir bugün kaybolmuş.

    Ala Kilise

    Belisırma köyünün kuzeyinde ve vadinin doğu yamacında kayaya oyulmuş bir kilisedir. Hristiyanlığın serbest bir hale gelmesinden sonra yapılmıştır. Cephesinin üst kısmında Havarilerin ve azizlerin resimleri yer almaktadır. Kilisedeki freskler 10. yüzyılın sonu veya 11. yüzyılın birinci yarısına tarihleniyor. Zengin dini tasvirler ve aziz tasvirleri işlenmiş duvarlarıyla dikkat çekiyor.

    Bezirhane

    Ala Kilise’nin bitişiğinde kayalara oyularak yapılmış olan Bezirhane’ye, kemerli bir girişle ulaşılıyor. Bezirhane içerisinde ahşap malzemeden yapılmış bezir yağı havuz teşkilatı bulunuyor.  Bezirhaneler yapıldığı dönemlerde bölge halkının aydınlatmada kullandığı bezir yağı üretim yerleridir. Izgın adı verilen bir ot türünün bezirhanede ezilip işlenmesinin ardından ottan çıkarılan yağın işlenmesi sonucunda bezir yağı elde edilirdi. Elde edilen yağlar, kiliseler, kaya oyma mekânlar ile yeraltı şehirlerinin, kandiller vasıtası ile aydınlatılmasında kullanılırdı.

    Paşa Hamamı

    Paşa Hamamı, Aksaray şehir merkezinde işlevselliğini devam ettirerek günümüze ulaşan tek hamam. Kadın ve erkek hamamı olarak iki kısımdan oluşuyor. Düzgün kesme taştan yapılan hamamın, iki küçük, dört de büyük olmak üzere toplam altı kubbesi var. Tipik bir Osmanlı eseri olan yapı, kare planlı altı odadan oluşuyor.

    Somuncu Baba Türbesi ve Külliyesi

    Somuncu Baba, Osmanlı’nın kuruluş yıllarında Anadolu'da yetişen âlim ve velîlerin önde gelenlerinden biri. 1349'da Kayseri'de dünyaya gelen ve Somuncu Baba ismiyle bilinen Şeyh Hamid-i Veli, tasavvuf ve ilim yolunda üstün derecelere ulaşmış. Hac dönüşü Aksaray'a (Şehr-i Süleha) gelen Somuncu Baba, ömrünün sonuna kadar burada ilim ve irşad faaliyetlerini sürdürmüş, 1412 yılında Aksaray'da vefat etmiştir. Mezarı Aksaray'da Ervah kabristanlığı içerisindedir. Somuncu Baba Türbesi'nin hemen yanında oluşturulan Somuncu Baba Kültür Merkezi, halka açık inanç turizmine yönelik dini mekânlar olarak tasarlanmış, Selçuklu ve ilk devir Osmanlı mescitlerini hatırlatan 800 kişilik ahşap revaklı çatılı bir mescit,  alışveriş birimleri ve fırınıyla Somuncu Babanın yaşadığı dönemin havasını ziyaretçilerine hatırlatmaktadır.

    Darü’l Ervah

    Aksaray’da Ervah Kabristanı, yedi binden fazla evliyanın mezarının bulunduğu bir kabristan. Burası aslında Aksaray’ın gerçek merkezi. Ervah’ın kelime manası “ruhlar” demek. Ervah hakkındaki en önemli bilgiyi Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde görürüz. Mezarlıktaki en eski mezar şahidesi ise miladi 1250 tarihlidir.

    Güvercinkayası

    Yedi bin yıllık geçmişiyle Anadolu tarihine ışık tutmaktadır. Günümüzde Mamasın Baraj Gölü içinde yüksek bir kaya kütlesinin üzerine konuşlanmış yerleşme, MÖ 5200-4750 yıllarına tarihlenmektedir. Yerleşme, çevredeki eski göç yollarına da hakim konumdadır. Orta Kalkolitik Dönem’den bugünlere ulaşan Güvercinkayası, İç Anadolu'da ''kale kent'' olarak tanımlayabileceğimiz yerleşme türünün bilinen ilk ve en eski öncü örneğidir. Ancak düzenli bir köy olarak tanımlanabilecek bu yerleşmenin buluntuları, çok daha sonraları kurulacak Anadolu modeli kentlerin nasıl evrimleştiği konusunda çok önemli bilgiler sağlamaktadır. Kazılar sırasında ele geçen damga mühürler ve bazı çanak çömlek de yerleşmenin uzak bölgelerle, özellikle de Doğu Anadolu-Kuzey Mezopotamya ile olan ilişkilerine işaret etmektedir.

    Acemhöyük

    Akad ve Hitit yazıtlarında adı geçen ünlü Asur kenti Puruşhattum, bugünkü ismiyle Acemhöyük, Anadolu'nun dört bin yıl önce en gözde maden üretim merkezi olarak biliniyor.

    Acemhöyük, Anadolu'nun en büyük höyüklerinden. Yapılan kazılar sonucu höyükte Eski Tunç ve Asur Ticaret Kolonileri Çağları'na ait en az 12 katın varlığı saptandı. Kent, MÖ 2500’lerden itibaren giderek gelişirken, en parlak dönemini Asur Ticaret Kolonileri Çağı'nda yaşadı. Bugün için nedeni bilinmeyen şiddetli bir yangın MÖ 18. yüzyılda kentin tamamını sardı ve bu parlak döneme son verdi. Kent, bu felaketten kurtulanlar tarafından iki kez daha inşa edilirken, MÖ 17. yüzyılda tamamen terk edildi. Uzun bir aradan sonra, höyüğün batı ve güney yükseltilerinde yoğunlaşan son yerleşmeler, MÖ 6.yüzyıldan başlayarak Roma Devri başlarına kadar sürdü.

    Musular Höyük

    Aksaray'daki yerleşim tarihinin en eski örneklerinden birini oluşturan Musular Höyük, Melendiz Irmağı'nın batısında yer alıyor. Musular'a ilk kez günümüzden 8000 yıl önce yerleşildiği saptanmış. Şimdiye kadar iki ana dönem tespit edilmiş. Bunlardan ilki prehistorik terminolojide "çanak çömleksiz neolitik" olarak adlandırılan akeramik dönemdir. Sonraki yerleşme evresi "çanak çömlekli" evreye aittir. Bu dönemde yerleşenler önceki yapı kalıntılarını düzlemiş, bunun üzerine kalınca sarımsı renkte bir toprak tabakası sermiş ve bu düzlem üzerine kendi yapılarını inşa etmişler.

    Erdoğdu Yeraltı Şehri

    Yeraltı şehrinin açılan ağız bölümünden içeri girildiğinde dört oda görülebilir.  Yeraltı şehrinin 40 ayrı odasının bulunduğu belirtilirken, tünellerin göçmesi nedeniyle odaların tamamına ulaşılamıyor.

    Antik Nora Şehri

    Antik Nora Şehri, merkez ilçedeki Helvadere Kasabası sınırları içinde. Hasandağı'nın eteğinde ve kral yolu üzerinde, Roma ve Bizans Dönemi’nden kalma antik şehir kalıntıları yer alıyor. Döneminde bin adet sivil konut inşa edilmiş. Dolayısıyla 5. ve 6. yüzyılın en yoğun nüfuslu kentlerinden bir tanesi Nora Antik Kentiydi. Bu şehir, Kapadokya bölgesinin en geniş ve bugüne kadar en iyi korunmuş ören yerlerinden biri. 200 hektar alanda kurulan antik kentte konutlar dışında, yıkıntı halinde olanlarla birlikte 32 kilise yapısı, 20 sarnıç tespit edildi.

    Eğri Minare (Kızıl Minare)

    Eğri Minare, İtalya’da bulunan dünyaca ünlü Pisa Kulesi’ne benzerliği ile dikkat çekiyor. Aksaray kent merkezinde, Nevşehir Caddesi üzerinde bulunan Eğri Minare, Selçuklu Dönemi'nden günümüze ulaşan önemli tarihi eserlerinden birisi. Minareye 3° 11' derece eğriliğinden dolayı halk tarafından Eğri Minare ismi verilirken, tuğlalarının kırmızı olmasından dolayı Kızıl Minare olarak da biliniyor. 13. yüzyıl Selçuklu eserlerinden olan Eğri Minare, 1221-1236 yıllarına tarihlenmektedir. Bir şerefesi ve 92 basamağı olan Eğri Minare’nin yüksekliği 30,6 metre. Eğri Minare’nin eğik mi yapıldığı yoksa sonradan mı eğildiği hep merak edilgelir. Araştırmalara göre Eğri Minare, ustası tarafından eğik yapıldığı genel görüş olarak kabul edilmiştir. 

    Ulu Camii (Karamanoğlu Mehmed Bey Camii)

    Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Ulu Camii, ilk olarak Anadolu Selçuklu hükümdarı Rükneddin Mesud (1116-1155) tarafından yaptırılmıştır. Karamanoğulları döneminde genişletme ve onarım çalışmaları yapılan camii "Karamanoğlu Mehmet Bey Camii" olarak da anılır.

    Her bir karesinde taş işçiliğinin en güzel örneklerini gördüğümüz Ulu Caminin içerisinde bulunan minber ise Selçuklu ahşap işçiliğinin şaheser bir örneğidir. Abanoz ağacından, kündekâri tekniğiyle yapılan bu minber, Anadolu Selçuklularına ait en eski minberlerden biridir.